AKP'nin bebek suratlı Dışişleri Bakanı Avrupa Parlamentosunda Türkiye'nin hakkını hukukunu savunması gerektiğini akıl mı edemiyor, yoksa aklına mı gelmiyor bilinmez. “Türkiye'de sadece dini azınlıklar değil, nüfusun neredeyse tamamını oluşturan Müslümanlar da baskı altında” diyor. Yani “Evet, bizde azınlıklar dini açıdan baskı altındadır” Diyerek, elin gavuruna kozu veriyor. Sonra da: “Ooo, bu daha ne ki, nüfusun ™ u olan Müslümanlar bile baskı altında” diye Avrupa'ya ağlaşıyor. O nasıl baskıysa, Dışişleri Konutunda bir türbanlı, Başbakanlık Konutunda bir türbanlı, Çankaya Köşkünde de bir başka türbanlı ev sahibesi olmuşlar. Osmanlı zamanında Sarayın danışmanlarından olan İncili Çavuşa Padişah:
“Çavuş, özrü kabahatinden büyük nasıl olur, bana bir anlatsana” demiş. Birkaç gün sonra Padişah sarayda kaftanının eteklerini savura savura merdivenlerden birinin basamaklarından çıkmakta iken arkasından gelip kalçasına sıkı bir çimdik atmış. Padişah öfkeyle geri dönüp: “Bre kimdir o densiz kâfir” diye hiddetle bağırınca, saygıyla eğilen İncili şöyle demiş: “Kusura bakma Hünkarım, sizi zevceniz hanımefendi sandım.” Padişah iyice kabaran öfkesiyle neredeyse: “Vurun şu melunun kellesini” demek üzere iken İncili sözüne devam etmiş: “İşte Devletli Padişahım, özrü kabahatinden büyük budur.” İncili Çavuş kelleyi kurtarmış böylece ama bizim özrü kabahatinden büyük Dışişleri Bakanımızın böyle bir korkusu yok elbette. Çünkü başındaki Başbakan, Çankaya'ya çıkardıkları Müslüman Cumhurbaşkanı da hepsi aynı fabrikanın aynı defolu seri sinin ürünü. Kusura bakmayın ey aziz milletim, Bu parti imalatlar böyle özürlü çıktı. Ayrıca atalarımız ne demişler? Kör Aslının topal olur Keremi Tezekten terazinin bo-tan olur dirhemi
ATATÜRK DİYORKİ "Türk milletinin karakteri yüksektir.
Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir...
Türk milleti milli birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir…
Türk milletinin tarihi bir niteliği de güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.
Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır..." "Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır."
"Türk’ün haysiyeti, onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür." Ey Türk gençliği! Birinci ödevin; Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuzluğa değin korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli hazinendir. Gelecekte de, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyen iç ve dış kötücüller bulunacaktır. Bir gün, bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan, ödeve atılmak için, içinde bulunacağın durumun olanaklarını ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanak ve koşullar çok elverişsiz bir nitelikte belirebilir. Bağımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir utku kazanmış olabilirler. Zorla ve aldatıcı düzenlerle sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemilikleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesi fiilen işgal edilmiş olabilir. Bütün bu koşullardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdunda, iş başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık, üstelik, hainlik içinde olabilirler. Dahası iş başında bulunan bu kişiler, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş olan düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir. Ey Türk geleceğinin çocuğu! İşte, bu ortam ve koşullar içinde bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Bunun için gereken güç, damarlarındaki soylu kanda vardır! M.K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
|